NETFLIX FREUD – Bir Dizi İncelemesi
Korona virüs sebebi ile evlerimizde kaldığımız bu karantina günlerinde Netflix dizileri daha bir izlenir oldu.
Geçtiğimiz hafta yayına giren Netflix’in Avusturya yapımı orijinal dili Almanca olan dizisi “Freud “en çok izlenen dizilerde ilk sıraya oturdu.
19.yüzyılda Viyana’da geçen dizide ,psikanalitik kuramın kurucusu Sigmund Freud ,senaryo gereği bir seri katili yakalamak için polis teşkilatına yardım ediyor.
Elbette bir dizi yaratırken, Freud gibi psikoloji dünyasında farklı düşünce ekolleri şekillendirerek devrim yaratmış özgün bir karakteri kullanmak ses getirecek bir iştir. Freud dizisinin izlenme oranının bu kadar yüksek olması beklenilir bir durum.
Musevi bir tüccarın oğlu olan Sigmund Freud, 6 Mayıs 1856 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda dünyaya geldi. Freud 4 yaşındayken ailesi Viyana’ya taşındı.Latince, Fransızca,İngilizce,İspanyolca ve İbranice bilen Freud, başarılı ve idealist bir öğrenciydi.1881 de tıp öğrenimini bitirir bitirmez ,psikiyatri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı.
Karmaşık bir aile hayatı olan Freud’un , psikiyatriyi alan olarak seçmesi tesadüf değildi. Çocuk yaşlarından itibaren rüyalarının günlüklerini tutan, mükemmelliyetçi kişilik yapısı bulunan Freud kendini geliştirebilmek için küçük yaşlarından itibaren ilgilendiği her alanda takıntılı bir şekilde çalışırdı. Yaşamın anlamını bulma arayışı ,irdeleme ve düşünme yeteneği ve tutkulu ,cesur kişilik yapısı ile birleşince ortaya çıkan sonuç Psikoloji ve Psikiyatri bilimlerinin temel yapı taşlarını oturtmuştur.
19. yüzyılda ruhsal sıkıntılar halen ilkel metodlar ile “tedavi edilmeye” çalışılmaktaydı.Soğuk su duşları, kilit altında tutmalar, zincire vurmalar, dinsel ritüeller gibi dehşet verici teknikler ,psikolojik sıkıntı yaşayan insanlara çare sağlamamakla birlikte onları ötekileştiriyordu.
Freud 1885’te sinir bozuklukları ve nöroloji alanında dünyanın sayılı uzmanlarından biri olan Fransız doktor Jean-Martin Charcot ile çalışmaya gitti. Charcot, Freud’a ilhan kaynağı olmuş çok önemli bir bilim insanıdır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu semptomlarını, histeriyi ,panik atakların nedenlerini keşfeden ve tedavilerinde hipnozu kullanan ,dönemine göre aykırı ancak çığır açan bir yetenekti. Freud’un bu ustadan etkilenmesi ve hipnozla ilgilenmeye başlaması ,daha sonradan öğrendikleri ile bilinçaltı kavramını ortaya koyması ruh sağlığı alanında devrim yaratan bir dönemi getirecekti.
Netflix dizisi “Freud” a baktığımızda, ilk bölümlerde Freud’un gelecekte hipnoz ve psikanaliz ile ilgili geliştireceği düşüncelerinin nasıl filizlendiğine şahit oluyoruz. Nişanlısına yazdığı ve iç dünyasını anlamamıza yardımcı olan mektupları, kokain kullanması, tutkulu ve azimli kişilik yapısının portre edilmesi gerçek hayatıyla uyumlu ilerliyor. Yıllar sonra üniversitelerde ders olarak okutulacak fikirlerinin yeni yeni geliştiği bir dönemdeyiz . Dizide gördüğümüz Freud, gerçek hayatta yaşadıklarından çok da kopuk bir karakter değil.Ancak yine de dizinin bir kurgu olduğunu unutmayalım.
İzleyicide merak ve gizem yaratan cinayetler, din ,ırkçılık gibi etnik siyasi meseleler, fantastik doğa üstü güçler , Freud’un kişiliği ve olaylara bakış açısı ile birlikte diziyi renklendiriyor. Dizinin ilerleyen bölümlerinde histeri, ,regresyon, katarsis gibi psikolojik kavramlara ve sembollere değinilmesi de psikolojiye meraklı olan izleyicileri sevindiriyor.
Dizide her karakterin kendine göre bir problemi, bir amacı mevcut. Freud’un ise ilk bölümlerde kendini kanıtlama derdinde olduğunu fark ediyoruz. Freud, Viyana’da büyümekte olan anti-semitizm (yahudi karşıtlığı) fikrine takıntılı, entellektüel ve toplumda yer edinmek isteyen hırslı bir genç doktor .Dizinin ilk bölümünde , düzmece bir hipnoz seansı düzenleyip kendini uzmanlara kabul ettirme çabasının gerçekle paralel olup olmadığını bilmiyoruz. Freud’un kişilik yapısı incelendiğinde uzak bir ihtimal gibi duruyor.
Dizinin genel atmosferinde, karanlık, puslu ,melankolik ve gotik bir Viyana resmedildiğini görüyoruz. Dizi konusunun sürükleyici gizemli ve vahşi temasına gayet uyumlu. Ancak dizi Prag’da çekilmiş, yani Viyana atmosferi bir kurgudan ibaret. Freud’un Viyana’da dizide ve gerçekte oturduğu binaya baktığımızda 1881’de 620 kişinin ölümüne ve çok kişinin yaralanmasına yol açan, Ring Caddesinde Burg Tiyatrosu yangınının yaşandığı binanın yanı olduğunu görüyoruz. Tarihe geçen bu korkunç yangın, müzik ve operayla yaşayan Viyana şehri için travma niteliği taşıyor. Freud’un oturduğu bina, bu travmanın simgesi kabul edilebilir.
Freud dizisini biyografik bir belgesel olarak izlemeye niyetliyseniz, dizinin kurgusal bir suç-gizem dizisi olduğunu hatırlatalım.Dizinin ismi Freud olsa da, hikaye bize Freud u anlatmak için kurgulanmamış. Her ne kadar Freud hakkında gerçeğe uygun bazı olayları görsek de, izleyiciyi sürüklemek için abartılı kurgulanmış bir dizi olduğunu bilmek önemli.
Freud’dan önceki psikiyatrist ve psikologlar, ruhsal sorun yaşayan kişilerin sadece davranışını gözlemlediler ve pek de bilime uygun olmayan metodları da kullanarak ,en azından günümüzün vardığı ruh sağlığı bilimine çok da yaklaşamayarak tedaviler gerçekleştirmeye çalıştılar. Freud , insan beyninin ve algısının daha derinine inmek, analiz edip açıklamak istedi. Psikanaliz bu şekilde Freud tarafından ortaya çıkarılmış bir sistem oldu. Psikanaliz, bugün hala psikolojik sorunların tedavisinde kullanılan çeşitli terapilerin temel taşıdır. Psikanaliz, insan kişiliği ve bunun nasıl geliştiği hakkında da kuramlar sunar. Ayrıca insan ilişkilerini ve toplumun işleyişini inceler. Freud’un yenilikçi ve adeta devrim yaratır fikirleri büyük tartışmalar başlatmıştır. Freud’un cinsellik, rüyalar,savunma mekanizmaları, çocukların duygusal ihtiyaçları ve davranışlarımızın ardındaki gizli motifler gibi çeşitli konular hakkındaki düşünceleri, psikoloji alanında düşünme biçimimizi tümüyle değiştirmiştir.
Freud öğretileri, Freud’un öğrencisi kabul edilen Carl Jung gibi analitik psikolojiyi temellendiren ve modern psikolojiyi şekillendiren ustalarla devam ettirilmiştir.
Psikanalizin filmler üzerindeki etkisi belki de sanat ve edebiyat üzerindeki etkisinden daha da belirgindir. Aşağıdaki liste, psikanalizden esinlenen ve / veya bundan etkilenen birçok filmin sadece bir örneğidir:
- Sisters (1973) yönetmen Brian de Palma;
- Un Chien Andalou (1928) yönetmen Luis Buñuel;
- A Dangerous Method (2011) yönetmen David Cronenberg;
- The Enigma of Kaspar Hauser (1974) yönetmen Werner Herzog;
- The Piano Teacher (2001) yönetmen Michael Haneke;
- Dogtooth (2009) yönetmen Yorgos Lanthimos;
- Blue Velvet (1986) yönetmen David Lynch;
- Black Swan (2010) yönetmen Darren Aronofsky;
- Shame (2011) yönetmen Steve McQueen;
- A Clockwork Orange (1971) yönetmen Stanley Kubrick;
- Psycho (1960) yönetmen Alfred Hitchcock;
- Fight Club (1999) yönetmen David Fincher;
- Antichrist (2009) yönetmen Lars van Trier;
- My Winnipeg (2007) yönetmen Guy Madden;
- Another Woman (1988) yönetmen Woody Allen.